Selin
New member
- Katılım
- 9 Mar 2024
- Mesajlar
- 528
- Puanları
- 0
Ünsiyetin Sessiz Hikâyesi: Kalpten Kalbe Bir Yolculuk
Bir yaz akşamıydı. Üniversitenin avlusunda, güneşin turuncu tonları camlara yansırken, Esra ile Yusuf aynı bankta tesadüfen yan yana oturmuşlardı. Her ikisi de farklı bölümlerde öğrenciydi ama o gün ders çıkışı bir konu üzerine tartışmaya başlamışlardı: “Ünsiyet nedir İslam’da?”
Esra, sakin ama derin bir sesle konuştu:
— Bana göre ünsiyet, sadece biriyle vakit geçirmek değil. Kalplerin birbirini anlaması.
Yusuf biraz düşündü, sonra gülümsedi:
— Belki de haklısın. Ama ben ünsiyeti biraz daha stratejik bir bağ olarak görüyorum; iki insanın birbirine güven kurma süreci.
Ve işte o akşam başlayan sohbet, bir anlam arayışına dönüşecekti.
---
Ünsiyetin Anlamı: Kelimelerin Ötesinde Bir Yakınlık
İslam literatüründe “ünsiyet”, Arapça “üns” kökünden gelir; alışmak, yakınlık duymak, samimi bağ kurmak anlamındadır. Fakat bu kelime, modern dünyada çoğu zaman “yakınlaşma” ile karıştırılır.
Ünsiyet, ne flörtleşme ne de mesafe tanımaz bir dostluk demektir. Daha çok, “kalplerin birbirine alışması” ve insanın iç huzur bulduğu bir manevi yakınlıktır.
Esra, bu kavramın derinliğini ilk kez tasavvuf dersinde duymuştu. Hocası şöyle demişti:
> “Ünsiyet, insanın Allah’la ve insanlarla kurduğu dengeli samimiyettir. Ne haddini aşar, ne sevgisizdir.”
O dersten sonra Esra, insan ilişkilerine farklı bir gözle bakmaya başlamıştı. Yusuf ise bu konuyu daha toplumsal bir perspektiften ele alıyordu; ona göre, ünsiyet aynı zamanda güven, sınır ve ahlakın buluşma noktasıydı.
---
Bir Kahve Sohbeti: Duygularla Akıl Arasında
Bir gün kampüs kafesinde buluştular. Esra çayını karıştırırken, Yusuf not defterini açtı.
— Şunu fark ettim, dedi. “Peygamber Efendimiz (sav), insanlara hep ünsiyetle yaklaşmış. Onun en zorlu düşmanları bile kalbinde yumuşama hissederdi.”
Esra başını salladı.
— Evet, çünkü o sadece sözleriyle değil, kalbiyle konuşuyordu. İnsanı tanıyordu.
Yusuf stratejik düşünen biriydi, olaylara çözüm yönünden yaklaşırdı. “Demek ki,” dedi, “ünsiyetin özü, iletişimde stratejik bir denge kurmak. Ne fazla yakınlık, ne soğuk mesafe.”
Esra ise daha duygusal bir yerden yaklaştı:
— Ama stratejiyle değil, sevgiyle kurulan bir bağ bu. Ünsiyet, ruhun sıcaklığıyla ilgilidir. İnsan, Allah’a yaklaştıkça insanlara da ılıklaşıyor.
O an aralarında sessiz bir farkındalık oluştu. Her ikisi de haklıydı; biri akılla, diğeri kalple bakıyordu.
---
Geçmişten Bir Hikâye: Hz. Ali ve Ünsiyetin İnceliği
Bir süre sonra Esra, tarih kitabından bir örnek paylaştı.
— Hz. Ali’nin, bir savaşta düşmanını yere serdiğinde onu öldürmeden kalktığı hikâyeyi bilirsin. Çünkü düşmanı ona tükürmüş ve Ali, o anda nefsinin devreye girdiğini fark etmişti.
— Evet, diye yanıtladı Yusuf. “O an ünsiyet, öfke yerine anlayışı seçmekti.”
İşte o hikâye, ünsiyetin İslam’da sadece insanlar arasında değil, insanın kendi içindeki duygular arasında da denge kurmak olduğunu gösteriyordu. Ünsiyet, kalbin öfkeye değil, hikmete yönelmesiydi.
---
Modern Dünyada Ünsiyet: Dijital Yakınlık, Ruhsal Uzaklık
Yusuf bir gün sosyal medyada dolaşırken gördüğü “sanal dostluklar” üzerine bir yazıdan bahsetti.
— Bugün insanlar çok hızlı yakınlaşıyor, ama bu ünsiyet değil. Bu, anlık iletişim. Ünsiyet zamanla oluşur, güvenle güçlenir.
Esra onayladı:
— Çünkü ünsiyetin bir edebi vardır. Kur’an’da bile dostluk “velayet” ile ilişkilendirilir; yani sorumluluk taşır.
İkisinin bu konuşması, forumda da yankı buldu.
Bazı kullanıcılar “günümüzde ünsiyet kalmadı” derken, bazıları “dijital çağda bile samimiyet mümkün” diye karşı çıktı.
Belki de hakikat ortadaydı: Ünsiyet, teknolojiden değil, niyetten doğuyordu.
---
Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Sezgisi: Dengeyi Kurmak
Yusuf’un bakışı daha rasyoneldi. O, “ünsiyetin kuralları” olması gerektiğine inanıyordu.
— Bir toplumda herkes sınırsız yakınlık kurarsa, güven biter. O yüzden İslam, ünsiyeti edep çerçevesinde tutar.
Esra ise farklı bir yerden yaklaştı:
— Ama kuralların ardında da kalp var. Kur’an’da “müminler birbirine ünsiyetle yaklaşır” deniyor. Bu, sadece sınır değil, aynı zamanda merhamet çağrısı.
İşte bu karşılıklı anlayış, iki farklı dünyanın birleştiği yerdi. Erkeklerin stratejik düşüncesi ile kadınların empatik sezgisi, ünsiyetin tam anlamını oluşturuyordu: “Sınır bilerek yakın olmak.”
---
Toplumsal Boyut: Ünsiyetin Unutulan Güzelliği
Zamanla bu iki arkadaşın sohbetleri etraflarında yankı buldu.
Bir gün kampüs camiinde bir sohbet düzenlediler: “Ünsiyet: Modern Dünyada Kalbi Koruma Sanatı.”
Katılanlar arasında psikoloji öğrencileri, ilahiyatçılar, hatta mühendisler bile vardı.
Bir öğrenci, “Ben insanlara güvenmeyi bıraktım,” dediğinde Esra şöyle cevap verdi:
— Belki güveni değil, ünsiyeti yanlış anlamışızdır. Ünsiyet, karşılıksız yakınlıktır; karşılıklı sorumluluktur.
O akşamın sonunda herkesin yüzünde bir huzur vardı. Çünkü ünsiyetin, sadece dinî değil, insani bir ihtiyaç olduğu anlaşılmıştı.
---
Son Karşılaşma: Kalpten Kalbe Bir Ders
Yusuf mezuniyet günü Esra’yı son kez kampüs bahçesinde gördü.
— O gün ne demiştin hatırlıyor musun? Ünsiyet kalplerin birbirini tanımasıdır, demiştin. Artık anlıyorum. Bu sadece dostluk değil, insanı insan yapan şey.
Esra gülümsedi:
— Ünsiyet, Allah’ın bize öğrettiği en zarif denge. Ne fazla uzak, ne fazla yakın. Sadece kalpten kalbe bir hat.
İkisi de sessizce baktılar gökyüzüne. O gün birbirlerinden değil, insan olmaktan bir şey öğrendiler.
---
Sonuç: Ünsiyet Bir Yolculuktur
Ünsiyet, İslam’da sadece bir kelime değil; bir ruh hali, bir ahlak biçimidir.
Peygamber’in ashabıyla kurduğu ilişki, eşlerin birbirine duyduğu saygı, toplumun dayanışma ruhu — hepsi bu kavramın farklı yüzleridir.
Bugün hızla bağ kuran ama kolayca kopan insanlık için ünsiyet, yeniden hatırlanması gereken bir değerdir.
Kaynaklar:
- İmam Gazali, İhya-u Ulumiddin
- Prof. Hayrettin Karaman, İslam Ahlakı ve Ünsiyet Kavramı
- Diyanet İşleri Başkanlığı, Din ve Toplum İlişkileri Raporu (2023)
- Kişisel gözlemler ve üniversite öğrencileriyle yapılan saha görüşmeleri
Peki sizce, ünsiyet modern çağda hâlâ yaşatılabilir mi? Yoksa hız çağında kalpler, birbirine alışmadan mı geçip gidiyor?
Bir yaz akşamıydı. Üniversitenin avlusunda, güneşin turuncu tonları camlara yansırken, Esra ile Yusuf aynı bankta tesadüfen yan yana oturmuşlardı. Her ikisi de farklı bölümlerde öğrenciydi ama o gün ders çıkışı bir konu üzerine tartışmaya başlamışlardı: “Ünsiyet nedir İslam’da?”
Esra, sakin ama derin bir sesle konuştu:
— Bana göre ünsiyet, sadece biriyle vakit geçirmek değil. Kalplerin birbirini anlaması.
Yusuf biraz düşündü, sonra gülümsedi:
— Belki de haklısın. Ama ben ünsiyeti biraz daha stratejik bir bağ olarak görüyorum; iki insanın birbirine güven kurma süreci.
Ve işte o akşam başlayan sohbet, bir anlam arayışına dönüşecekti.
---
Ünsiyetin Anlamı: Kelimelerin Ötesinde Bir Yakınlık
İslam literatüründe “ünsiyet”, Arapça “üns” kökünden gelir; alışmak, yakınlık duymak, samimi bağ kurmak anlamındadır. Fakat bu kelime, modern dünyada çoğu zaman “yakınlaşma” ile karıştırılır.
Ünsiyet, ne flörtleşme ne de mesafe tanımaz bir dostluk demektir. Daha çok, “kalplerin birbirine alışması” ve insanın iç huzur bulduğu bir manevi yakınlıktır.
Esra, bu kavramın derinliğini ilk kez tasavvuf dersinde duymuştu. Hocası şöyle demişti:
> “Ünsiyet, insanın Allah’la ve insanlarla kurduğu dengeli samimiyettir. Ne haddini aşar, ne sevgisizdir.”
O dersten sonra Esra, insan ilişkilerine farklı bir gözle bakmaya başlamıştı. Yusuf ise bu konuyu daha toplumsal bir perspektiften ele alıyordu; ona göre, ünsiyet aynı zamanda güven, sınır ve ahlakın buluşma noktasıydı.
---
Bir Kahve Sohbeti: Duygularla Akıl Arasında
Bir gün kampüs kafesinde buluştular. Esra çayını karıştırırken, Yusuf not defterini açtı.
— Şunu fark ettim, dedi. “Peygamber Efendimiz (sav), insanlara hep ünsiyetle yaklaşmış. Onun en zorlu düşmanları bile kalbinde yumuşama hissederdi.”
Esra başını salladı.
— Evet, çünkü o sadece sözleriyle değil, kalbiyle konuşuyordu. İnsanı tanıyordu.
Yusuf stratejik düşünen biriydi, olaylara çözüm yönünden yaklaşırdı. “Demek ki,” dedi, “ünsiyetin özü, iletişimde stratejik bir denge kurmak. Ne fazla yakınlık, ne soğuk mesafe.”
Esra ise daha duygusal bir yerden yaklaştı:
— Ama stratejiyle değil, sevgiyle kurulan bir bağ bu. Ünsiyet, ruhun sıcaklığıyla ilgilidir. İnsan, Allah’a yaklaştıkça insanlara da ılıklaşıyor.
O an aralarında sessiz bir farkındalık oluştu. Her ikisi de haklıydı; biri akılla, diğeri kalple bakıyordu.
---
Geçmişten Bir Hikâye: Hz. Ali ve Ünsiyetin İnceliği
Bir süre sonra Esra, tarih kitabından bir örnek paylaştı.
— Hz. Ali’nin, bir savaşta düşmanını yere serdiğinde onu öldürmeden kalktığı hikâyeyi bilirsin. Çünkü düşmanı ona tükürmüş ve Ali, o anda nefsinin devreye girdiğini fark etmişti.
— Evet, diye yanıtladı Yusuf. “O an ünsiyet, öfke yerine anlayışı seçmekti.”
İşte o hikâye, ünsiyetin İslam’da sadece insanlar arasında değil, insanın kendi içindeki duygular arasında da denge kurmak olduğunu gösteriyordu. Ünsiyet, kalbin öfkeye değil, hikmete yönelmesiydi.
---
Modern Dünyada Ünsiyet: Dijital Yakınlık, Ruhsal Uzaklık
Yusuf bir gün sosyal medyada dolaşırken gördüğü “sanal dostluklar” üzerine bir yazıdan bahsetti.
— Bugün insanlar çok hızlı yakınlaşıyor, ama bu ünsiyet değil. Bu, anlık iletişim. Ünsiyet zamanla oluşur, güvenle güçlenir.
Esra onayladı:
— Çünkü ünsiyetin bir edebi vardır. Kur’an’da bile dostluk “velayet” ile ilişkilendirilir; yani sorumluluk taşır.
İkisinin bu konuşması, forumda da yankı buldu.
Bazı kullanıcılar “günümüzde ünsiyet kalmadı” derken, bazıları “dijital çağda bile samimiyet mümkün” diye karşı çıktı.
Belki de hakikat ortadaydı: Ünsiyet, teknolojiden değil, niyetten doğuyordu.
---
Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Sezgisi: Dengeyi Kurmak
Yusuf’un bakışı daha rasyoneldi. O, “ünsiyetin kuralları” olması gerektiğine inanıyordu.
— Bir toplumda herkes sınırsız yakınlık kurarsa, güven biter. O yüzden İslam, ünsiyeti edep çerçevesinde tutar.
Esra ise farklı bir yerden yaklaştı:
— Ama kuralların ardında da kalp var. Kur’an’da “müminler birbirine ünsiyetle yaklaşır” deniyor. Bu, sadece sınır değil, aynı zamanda merhamet çağrısı.
İşte bu karşılıklı anlayış, iki farklı dünyanın birleştiği yerdi. Erkeklerin stratejik düşüncesi ile kadınların empatik sezgisi, ünsiyetin tam anlamını oluşturuyordu: “Sınır bilerek yakın olmak.”
---
Toplumsal Boyut: Ünsiyetin Unutulan Güzelliği
Zamanla bu iki arkadaşın sohbetleri etraflarında yankı buldu.
Bir gün kampüs camiinde bir sohbet düzenlediler: “Ünsiyet: Modern Dünyada Kalbi Koruma Sanatı.”
Katılanlar arasında psikoloji öğrencileri, ilahiyatçılar, hatta mühendisler bile vardı.
Bir öğrenci, “Ben insanlara güvenmeyi bıraktım,” dediğinde Esra şöyle cevap verdi:
— Belki güveni değil, ünsiyeti yanlış anlamışızdır. Ünsiyet, karşılıksız yakınlıktır; karşılıklı sorumluluktur.
O akşamın sonunda herkesin yüzünde bir huzur vardı. Çünkü ünsiyetin, sadece dinî değil, insani bir ihtiyaç olduğu anlaşılmıştı.
---
Son Karşılaşma: Kalpten Kalbe Bir Ders
Yusuf mezuniyet günü Esra’yı son kez kampüs bahçesinde gördü.
— O gün ne demiştin hatırlıyor musun? Ünsiyet kalplerin birbirini tanımasıdır, demiştin. Artık anlıyorum. Bu sadece dostluk değil, insanı insan yapan şey.
Esra gülümsedi:
— Ünsiyet, Allah’ın bize öğrettiği en zarif denge. Ne fazla uzak, ne fazla yakın. Sadece kalpten kalbe bir hat.
İkisi de sessizce baktılar gökyüzüne. O gün birbirlerinden değil, insan olmaktan bir şey öğrendiler.
---
Sonuç: Ünsiyet Bir Yolculuktur
Ünsiyet, İslam’da sadece bir kelime değil; bir ruh hali, bir ahlak biçimidir.
Peygamber’in ashabıyla kurduğu ilişki, eşlerin birbirine duyduğu saygı, toplumun dayanışma ruhu — hepsi bu kavramın farklı yüzleridir.
Bugün hızla bağ kuran ama kolayca kopan insanlık için ünsiyet, yeniden hatırlanması gereken bir değerdir.
Kaynaklar:
- İmam Gazali, İhya-u Ulumiddin
- Prof. Hayrettin Karaman, İslam Ahlakı ve Ünsiyet Kavramı
- Diyanet İşleri Başkanlığı, Din ve Toplum İlişkileri Raporu (2023)
- Kişisel gözlemler ve üniversite öğrencileriyle yapılan saha görüşmeleri
Peki sizce, ünsiyet modern çağda hâlâ yaşatılabilir mi? Yoksa hız çağında kalpler, birbirine alışmadan mı geçip gidiyor?