- Katılım
- 25 Mar 2021
- Mesajlar
- 2,632
- Puanları
- 36
Bir Değerlendirme Hikâyesi: “Son Notun Ötesinde”
Bir forum gecesi, kullanıcı adımın yanındaki yeşil ışık yanarken klavyeme eğildim. “Summatif değerlendirme nedir?” sorusu tartışma başlığı olarak açılmıştı. Ama ben yanıt yerine bir hikâye paylaşmak istedim. Çünkü bazen bir kavramı anlamanın en iyi yolu, onun içinden geçmiş insanların hikâyesini dinlemektir.
I. Bölüm: Son Proje – Bir Sınıfın Hikâyesi
Okulun son haftasıydı. Lise son sınıf öğrencileri, bitirme projelerini sunmak için sabırsızlanıyordu. Öğretmenleri Leyla Hanım, her zaman olduğu gibi sınıfa gülümseyerek girdi:
“Bugün sadece not vermeyeceğim. Hepinizi dinleyeceğim.”
Leyla Hanım, yıllardır eğitim sisteminin içinde, sınavların ve puanların insan hikâyelerini nasıl gölgede bıraktığını görmüştü. Ama yine de sistemin bir parçasıydı; summatif değerlendirme, yani dönem sonunda yapılan bütüncül değerlendirme, kaçınılmazdı.
Sınıfın köşesinde oturan Emre, sunum sırasını beklerken not defterine stratejik bir plan karaladı. “İlk 30 saniyede dikkat çekeceğim, sonra örnekleri anlatacağım,” diye mırıldandı. Onun için bu sunum, sadece bir not değil, hedeflerine ulaşmak için bir adımdı.
Yanında oturan Zeynep ise sunumunu defalarca gözden geçirmişti, ama aklında hep şu vardı: “Hocam, çocuklar gerçekten anladı mı?” O, her projesine insan hikâyeleri katardı. Empatikti; değerlendirmeyi sadece başarıyla değil, süreçle ölçerdi.
II. Bölüm: Summatif Değerlendirmenin Kalbi
Sunumlar başladığında, sınıf bir tiyatro sahnesine döndü. Emre’nin projesi, “Yapay zekânın eğitimdeki rolü”ydü. Konuşması düzenli, örnekleri yerindeydi. Bitirdiğinde sınıf alkışladı, Leyla Hanım not defterine bir şeyler yazdı.
Zeynep ise “Eğitimde duygusal zekâ” başlıklı projesini anlatmaya başladığında ses tonu yumuşaktı. Sunumunu çocukluk anılarıyla bağlamış, verileri hikâyelerle harmanlamıştı. Sınıf sessizleşti; herkes dinliyordu.
O an Leyla Hanım düşündü: “Summatif değerlendirme sadece ne kadar bildiğini değil, nasıl anlattığını da kapsamalı.” Çünkü değerlendirme, bir sonucu ölçmek kadar, süreci anlamanın da yolu olmalıydı.
Tarihte summatif değerlendirme kavramı ilk kez 20. yüzyıl ortalarında, Benjamin Bloom’un eğitim teorileriyle sistematik bir yapıya kavuşmuştu. Ama onun da amacı, öğrenciyi bir “sayısal sonuç” olarak değil, öğrenme sürecinin bir parçası olarak görmemizi sağlamaktı.
III. Bölüm: Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Duyarlılığı
Teneffüs arası geldiğinde Emre ve Zeynep bahçede oturup projelerini tartıştılar.
“Ben olaya sonuçtan baktım,” dedi Emre, “çünkü sonunda not verilecek. Stratejik düşünmeliydim.”
Zeynep başını salladı: “Ben de insanların o notu alana kadar yaşadığı süreci görmek istedim.”
Bu diyalog, toplumsal cinsiyet rollerinin bir özetiydi ama klişesizdi. Emre’nin çözüm odaklılığı, sistemin gerçekliğini kabul eden bir olgunluktan geliyordu. Zeynep’in empatisi ise insana odaklı bir bütünlüğü temsil ediyordu. İkisi de haklıydı; biri sistemin verimliliğini, diğeri insanın anlamını savunuyordu.
Leyla Hanım uzaktan onları izlerken kendi öğrencilik günlerini hatırladı. O zamanlar değerlendirmeler sadece “sonuç”tu; ne hissettiğin, ne kadar çabaladığın kimsenin umurunda değildi. “Ama,” diye düşündü, “bugünün gençleri daha farklı; onlar anlamak istiyor.”
IV. Bölüm: Toplumsal Bağlamda Değerlendirme
Eğitim sistemleri, her toplumun kültürel ve tarihsel dinamiklerinden etkilenir. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte, değerlendirme biçimleri de değişti; ezberden analize, bireysel çabadan kolektif öğrenmeye geçiş başladı.
Summatif değerlendirme bugün sadece bir ölçme yöntemi değil; toplumun başarıyı nasıl tanımladığının aynasıdır. Başarının “puan” üzerinden ölçülmesi, bireylerin içsel gelişimini gölgeleyebilir. Ancak aynı zamanda, objektiflik arayışı içinde adaletin sağlanmasını da kolaylaştırabilir.
Burada asıl mesele, değerlendirmeyi nasıl kullandığımızdır. Not, bir son mu yoksa yeni bir başlangıcın göstergesi mi?
V. Bölüm: Bir Öğretmenin İç Sorgusu
Akşam eve döndüğünde Leyla Hanım not defterini kapattı ve sessizce düşündü: “Summatif değerlendirme bazen öğretmenin kendi vicdanıdır.”
Emre’ye yüksek not vermek adildi, çünkü hedeflerini planlı biçimde gerçekleştirmişti. Zeynep’e de aynı şekilde not vermek adildi, çünkü anlamı derinleştirmişti. Ama iki farklı öğrenme biçimini tek bir puana indirgemek… işte asıl ikilem buydu.
Kendi üniversite yıllarını hatırladı; bir hocası ona şöyle demişti: “Gerçek öğrenme, nottan sonra başlar.”
Belki de summatif değerlendirme, öğrenmenin sonu değil, dönüşümün eşiğiydi.
VI. Bölüm: Forumda Yankılanan Soru
Hikâyeyi forumda paylaştıktan sonra altına şu notu ekledim:
“Peki sizce summatif değerlendirme sadece öğrenciyi mi ölçer, yoksa sistemi mi?”
Yorumlar hızla gelmeye başladı:
– “Belki de hepimiz değerlendiriliyoruz, sadece kâğıt üzerinde değil.”
– “Eğitim bir yarış değil, bir yolculuk olmalı.”
– “Ben öğretmenim, bu yazı bana öğrencilerimin duygularını hatırlattı.”
O an anladım ki summatif değerlendirme, bir kavramdan çok daha fazlasıydı: İnsanların öğrenme, anlama ve anlaşılma çabasının sembolüydü.
VII. Bölüm: Sonuç – Değerlendirmenin İnsan Hâli
Summatif değerlendirme, bir dönemin sonunda yapılan ölçüm olarak tanımlansa da aslında insanın gelişim hikâyesinin aynasıdır. Emre gibi stratejik düşünenlerin planlılığı, Zeynep gibi empatik bireylerin duyarlılığıyla birleştiğinde, öğrenme çok daha derin bir anlama ulaşır.
Eğitim, sadece “bilgi”yi değil, insanı ölçmelidir. Ve belki de en önemli değerlendirme, kendimize sorduğumuz şu sorudur:
“Ne öğrendim ve bunu nasıl birine dönüştürdü beni?”
Kaynaklar ve Esin Noktaları
- Bloom, B. S. (1968). Learning for Mastery: Evaluation and Curriculum Development.
- Black, P., & Wiliam, D. (1998). Assessment and Classroom Learning.
- Kişisel gözlemler: Eğitimde ölçme ve değerlendirme süreçlerinde öğrenci merkezli yaklaşımlar üzerine öğretmenlerle yapılan saha görüşmeleri (2022).
Tartışmaya Açık Soru
Değerlendirme hep öğrenciyi mi anlatır, yoksa hepimizin kendi iç muhasebesinin başka bir biçimi midir?
Bir forum gecesi, kullanıcı adımın yanındaki yeşil ışık yanarken klavyeme eğildim. “Summatif değerlendirme nedir?” sorusu tartışma başlığı olarak açılmıştı. Ama ben yanıt yerine bir hikâye paylaşmak istedim. Çünkü bazen bir kavramı anlamanın en iyi yolu, onun içinden geçmiş insanların hikâyesini dinlemektir.
I. Bölüm: Son Proje – Bir Sınıfın Hikâyesi
Okulun son haftasıydı. Lise son sınıf öğrencileri, bitirme projelerini sunmak için sabırsızlanıyordu. Öğretmenleri Leyla Hanım, her zaman olduğu gibi sınıfa gülümseyerek girdi:
“Bugün sadece not vermeyeceğim. Hepinizi dinleyeceğim.”
Leyla Hanım, yıllardır eğitim sisteminin içinde, sınavların ve puanların insan hikâyelerini nasıl gölgede bıraktığını görmüştü. Ama yine de sistemin bir parçasıydı; summatif değerlendirme, yani dönem sonunda yapılan bütüncül değerlendirme, kaçınılmazdı.
Sınıfın köşesinde oturan Emre, sunum sırasını beklerken not defterine stratejik bir plan karaladı. “İlk 30 saniyede dikkat çekeceğim, sonra örnekleri anlatacağım,” diye mırıldandı. Onun için bu sunum, sadece bir not değil, hedeflerine ulaşmak için bir adımdı.
Yanında oturan Zeynep ise sunumunu defalarca gözden geçirmişti, ama aklında hep şu vardı: “Hocam, çocuklar gerçekten anladı mı?” O, her projesine insan hikâyeleri katardı. Empatikti; değerlendirmeyi sadece başarıyla değil, süreçle ölçerdi.
II. Bölüm: Summatif Değerlendirmenin Kalbi
Sunumlar başladığında, sınıf bir tiyatro sahnesine döndü. Emre’nin projesi, “Yapay zekânın eğitimdeki rolü”ydü. Konuşması düzenli, örnekleri yerindeydi. Bitirdiğinde sınıf alkışladı, Leyla Hanım not defterine bir şeyler yazdı.
Zeynep ise “Eğitimde duygusal zekâ” başlıklı projesini anlatmaya başladığında ses tonu yumuşaktı. Sunumunu çocukluk anılarıyla bağlamış, verileri hikâyelerle harmanlamıştı. Sınıf sessizleşti; herkes dinliyordu.
O an Leyla Hanım düşündü: “Summatif değerlendirme sadece ne kadar bildiğini değil, nasıl anlattığını da kapsamalı.” Çünkü değerlendirme, bir sonucu ölçmek kadar, süreci anlamanın da yolu olmalıydı.
Tarihte summatif değerlendirme kavramı ilk kez 20. yüzyıl ortalarında, Benjamin Bloom’un eğitim teorileriyle sistematik bir yapıya kavuşmuştu. Ama onun da amacı, öğrenciyi bir “sayısal sonuç” olarak değil, öğrenme sürecinin bir parçası olarak görmemizi sağlamaktı.
III. Bölüm: Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Duyarlılığı
Teneffüs arası geldiğinde Emre ve Zeynep bahçede oturup projelerini tartıştılar.
“Ben olaya sonuçtan baktım,” dedi Emre, “çünkü sonunda not verilecek. Stratejik düşünmeliydim.”
Zeynep başını salladı: “Ben de insanların o notu alana kadar yaşadığı süreci görmek istedim.”
Bu diyalog, toplumsal cinsiyet rollerinin bir özetiydi ama klişesizdi. Emre’nin çözüm odaklılığı, sistemin gerçekliğini kabul eden bir olgunluktan geliyordu. Zeynep’in empatisi ise insana odaklı bir bütünlüğü temsil ediyordu. İkisi de haklıydı; biri sistemin verimliliğini, diğeri insanın anlamını savunuyordu.
Leyla Hanım uzaktan onları izlerken kendi öğrencilik günlerini hatırladı. O zamanlar değerlendirmeler sadece “sonuç”tu; ne hissettiğin, ne kadar çabaladığın kimsenin umurunda değildi. “Ama,” diye düşündü, “bugünün gençleri daha farklı; onlar anlamak istiyor.”
IV. Bölüm: Toplumsal Bağlamda Değerlendirme
Eğitim sistemleri, her toplumun kültürel ve tarihsel dinamiklerinden etkilenir. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte, değerlendirme biçimleri de değişti; ezberden analize, bireysel çabadan kolektif öğrenmeye geçiş başladı.
Summatif değerlendirme bugün sadece bir ölçme yöntemi değil; toplumun başarıyı nasıl tanımladığının aynasıdır. Başarının “puan” üzerinden ölçülmesi, bireylerin içsel gelişimini gölgeleyebilir. Ancak aynı zamanda, objektiflik arayışı içinde adaletin sağlanmasını da kolaylaştırabilir.
Burada asıl mesele, değerlendirmeyi nasıl kullandığımızdır. Not, bir son mu yoksa yeni bir başlangıcın göstergesi mi?
V. Bölüm: Bir Öğretmenin İç Sorgusu
Akşam eve döndüğünde Leyla Hanım not defterini kapattı ve sessizce düşündü: “Summatif değerlendirme bazen öğretmenin kendi vicdanıdır.”
Emre’ye yüksek not vermek adildi, çünkü hedeflerini planlı biçimde gerçekleştirmişti. Zeynep’e de aynı şekilde not vermek adildi, çünkü anlamı derinleştirmişti. Ama iki farklı öğrenme biçimini tek bir puana indirgemek… işte asıl ikilem buydu.
Kendi üniversite yıllarını hatırladı; bir hocası ona şöyle demişti: “Gerçek öğrenme, nottan sonra başlar.”
Belki de summatif değerlendirme, öğrenmenin sonu değil, dönüşümün eşiğiydi.
VI. Bölüm: Forumda Yankılanan Soru
Hikâyeyi forumda paylaştıktan sonra altına şu notu ekledim:
“Peki sizce summatif değerlendirme sadece öğrenciyi mi ölçer, yoksa sistemi mi?”
Yorumlar hızla gelmeye başladı:
– “Belki de hepimiz değerlendiriliyoruz, sadece kâğıt üzerinde değil.”
– “Eğitim bir yarış değil, bir yolculuk olmalı.”
– “Ben öğretmenim, bu yazı bana öğrencilerimin duygularını hatırlattı.”
O an anladım ki summatif değerlendirme, bir kavramdan çok daha fazlasıydı: İnsanların öğrenme, anlama ve anlaşılma çabasının sembolüydü.
VII. Bölüm: Sonuç – Değerlendirmenin İnsan Hâli
Summatif değerlendirme, bir dönemin sonunda yapılan ölçüm olarak tanımlansa da aslında insanın gelişim hikâyesinin aynasıdır. Emre gibi stratejik düşünenlerin planlılığı, Zeynep gibi empatik bireylerin duyarlılığıyla birleştiğinde, öğrenme çok daha derin bir anlama ulaşır.
Eğitim, sadece “bilgi”yi değil, insanı ölçmelidir. Ve belki de en önemli değerlendirme, kendimize sorduğumuz şu sorudur:
“Ne öğrendim ve bunu nasıl birine dönüştürdü beni?”
Kaynaklar ve Esin Noktaları
- Bloom, B. S. (1968). Learning for Mastery: Evaluation and Curriculum Development.
- Black, P., & Wiliam, D. (1998). Assessment and Classroom Learning.
- Kişisel gözlemler: Eğitimde ölçme ve değerlendirme süreçlerinde öğrenci merkezli yaklaşımlar üzerine öğretmenlerle yapılan saha görüşmeleri (2022).
Tartışmaya Açık Soru
Değerlendirme hep öğrenciyi mi anlatır, yoksa hepimizin kendi iç muhasebesinin başka bir biçimi midir?