Şubat Ayında Hangi Balıklar Yenir ?

Ruhum

New member
Katılım
11 Mar 2024
Mesajlar
370
Puanları
0
Şubat Ayının Serin Sularında Balık Maceramız

Geçtiğimiz kışın son günlerinde, Karadeniz kıyısında yaşayan eski dostlarım Ali ve Elif’le bir araya geldik. Hava, Şubat ayının o karakteristik soğuğunu taşıyordu; hafif sis, denizden gelen tuz kokusu ve balıkçı barınağında dalgaların ritmik sesi… Amacımız basitti: “Şubat ayında hangi balıkları yiyelim?” sorusuna hem damak tadımız hem de geleneklerimizle cevap bulmaktı. Ama bilirsiniz, konu basit başlar, dostlar arasında hikâye bambaşka yönlere gider.

Ali, balık konusunda tam bir strateji adamıydı. O, meseleye sadece “ne yiyeceğiz?” açısından değil, “nereden alacağız, hangi saatte avlanır, en iyi pişirme yöntemi nedir?” gibi askeri plan yapar gibi yaklaşıyordu. Elif ise farklı bir pencereden bakıyordu; onun için balık, sofrada bir birliktelik simgesiydi. Hikâyemiz, işte bu iki bakış açısının Şubat ayının balık bolluğunda nasıl birleştiğinin öyküsü.

---

Ali’nin Stratejik Planı

Sabahın erken saatinde, elimizde küçük bir not defteriyle balıkçı barınağına indik. Ali, daha ilk adımda kontrolü ele aldı.

“Bakın,” dedi, “Şubat ayında hamsi sezonunun son demleri, ama bu ayın asıl yıldızı kalkan. Lüfer zaten göçünü tamamladı, istavrit hâlâ taze ve yağlı. Mezgit de tam zamanında.”

Ali, limandaki balıkçı teknelerini radar gibi tarıyordu. Hangi teknenin yeni döndüğünü, hangisinin gece avlandığını tek bakışta anlıyordu.

“Şubat’ta kalkanın eti sert, lezzeti dorukta olur. Ama fiyatı yüksek, dikkat edin. İstavrit ise hem uygun hem de kızartmalık şahane. Mezgit’i fırında yaparsanız efsane olur. Hamsi artık küçülmeye başlar, ama iyi avcıdan alırsan hâlâ keyif verir.”

Onu dinlerken fark ettim ki Ali’nin zihninde balık alışverişi, bir satranç maçı gibi ilerliyordu. Doğru hamleleri yapmak için taze malzeme, doğru mevsim ve doğru pişirme yöntemi üçlüsünü ustaca hesaplıyordu.

---

Elif’in Empatik Sofrası

Ali’nin tüm bu hesaplarının ardından Elif söze girdi. Yüzünde yumuşak bir gülümseme, gözlerinde ise başka bir ışık vardı.

“Elbette tazelik önemli,” dedi, “ama balık sofrada hikâyeyi tamamlayan şeydir. Kalkanı alırsak, yanında roka, mor soğan ve annemin limon sosu olmalı. Mezgit yapacaksak, çocuklar için kılçığı kolay ayıklanmalı. İstavrit varsa, komşulara da bir tabak göndermeyi düşünmeliyiz.”

Elif için mesele sadece damak tadı değildi; sofranın etrafında toplanan insanların mutluluğuydu. Ona göre Şubat’ın balıkları, kışın soğuk günlerinde sıcacık bir sohbetin bahanesiydi. Balığın pişme süresi, misafirlerin geleceği saate göre ayarlanmalıydı. Masanın ortasında, denizden çıkan bereketin paylaşıldığı bir ahenk olmalıydı.

---

Liman Sohbetleri

Balıkçı barınağında, Ali fiyat pazarlığı yaparken Elif yaşlı bir balıkçıyla sohbet ediyordu.

“Geçen hafta mezgit çoktu,” dedi yaşlı adam, “ama bu hafta istavritler yağlandı. Kalkanı ise geceden avladık, en tazesi budur.”

Ali hemen defterine not aldı. Elif ise balıkçının torunundan bahsettiği an gülümseyerek dinledi. İki yaklaşımın birleştiği anı fark ettim: Ali bilgi topluyor, Elif bağı kuruyordu. İşte bu yüzden ikisinin beraber çıktığı bir balık alışverişi, hem doğru hem de keyifli sonuçlanıyordu.

---

Şubat Ayında Soframıza Gelenler

O gün eve dönerken elimizde şunlar vardı:

* **Kalkan** – Fırında tereyağı ve patates dilimleriyle.

* **Mezgit** – Çocuklar için fileto yapılmış, hafif galeta unlu.

* **İstavrit** – Kızartmalık, yanına bol salata.

* **Biraz hamsi** – Karadeniz usulü mısır ekmeğiyle.

Ali, kalkanın fırında pişerken suyunu kaybetmemesi için limon dilimlerini belirli aralıklarla yerleştirdi. Elif ise sofrayı hazırlarken masanın ortasına taze roka, mor soğan ve ev yapımı turşu koydu.

---

Balıkların Mevsimsel Hikâyesi

Ali’nin defterinden öğrendiğim kadarıyla, Şubat ayında balıkların durumu şöyleydi:

* Kalkan En lezzetli dönemi, eti yağlı ve tok.

* Mezgit Fırın veya buğulama için ideal.

* İstavrit Yağlı, bol ve ekonomik.

* Hamsi Sezon sonu, ama doğru yerden alınırsa hâlâ güzel.

* Gümüş Balığı Kızartmalık, nadiren bulunur ama çok lezzetlidir.

Bu bilgileri okurken bile ağzınızda deniz tadı hissedebilirsiniz.

---

Sofra Kurulduğunda

Akşam olduğunda, mutfaktan gelen kokular evi sardı. Ali, balıkları tam zamanında çıkardı; ne bir dakika eksik, ne bir dakika fazla. Elif, sofraya oturacak herkesin tabağını önceden hazırlamıştı.

Masaya oturduğumuzda, Ali bize kalkanın avlanma taktiklerini anlatırken Elif, komşu kapısından gelen teşekkür seslerini gülümseyerek dinliyordu. Strateji ve empati, aynı sofrada buluşmuştu.

O an anladım ki Şubat ayında balık yemek sadece damak meselesi değil, aynı zamanda bir bağ kurma meselesiymiş. Balığın mevsimi, tazeliği ve pişirme yöntemi kadar, sofrada paylaşılan hikâyeler de önemliymiş.

---

Sonuç Olarak

Şubat ayında balık yemek isteyenler için iki önerim var:

1. **Ali gibi düşünün** – Doğru balığı, doğru zamanda, doğru yöntemle seçin.

2. **Elif gibi hissedin** – Sofranızı, sadece midenizi değil, kalbinizi de doyuracak şekilde hazırlayın.

Kalkanın ağırbaşlı lezzeti, mezgitin yumuşak dokusu, istavritin kızartmadaki çıtırtısı ve hamsinin tanıdık kokusu… Hepsi Şubat ayının soğuk günlerini ısıtan küçük mucizeler.

Şubat, belki kışın en sert zamanlarından biridir, ama aynı zamanda denizin en cömert olduğu aylardan da biridir. Eğer yolunuz bir gün Karadeniz kıyısına düşerse, Ali’nin stratejisi ve Elif’in sevgisiyle hazırlanmış bir sofraya oturma şansını kaçırmayın.

---

İstersen ben bu hikâyenin devamında **Mart ayında hangi balıklar yenir** kısmını da aynı üslupta yazabilirim. Böylece forumdaki seriyi tamamlamış oluruz. Ama önce, istersen sana bu hikâyenin görselleştirilmiş versiyonunu da hazırlayabilirim; liman, balık tezgâhı ve Şubat sofrası sahneleriyle.
 
Üst