Siz orada yalnız düşmanı değil milletin makus talihini de yendiniz ne zaman söylendi ?

Duru

New member
Katılım
11 Mar 2024
Mesajlar
185
Puanları
0
“Siz Orada Yalnız Düşmanı Değil, Milletin Makus Talihini de Yendiniz” Ne Zaman ve Neden Söylendi?

Merhaba sevgili forum arkadaşlarım,

Bugün biraz tarih konuşmak istiyorum ama klasik tarih bilgisi paylaşmaktan ziyade, hep birlikte düşünmek, tartışmak ve sorgulamak niyetindeyim. Çocukken okul sıralarında duyduğum bu söz beni hep etkilerdi:

**“Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makus talihini de yendiniz.”**

Söz güzel, etkileyici ve gurur verici. Ama gerçekten ne zaman, kim tarafından söylendi? Ve daha da önemlisi: Bugün hâlâ bu sözün anlamını yaşıyor muyuz, yoksa sadece nostaljik bir alkış cümlesine mi dönüştü?

Gelin birlikte, hem tarihi arka planına bakalım hem de bu sözün bugünkü karşılığı üzerine kafa yoralım. Erkeklerin daha stratejik ve çözüm odaklı bakış açılarını, kadınların ise daha empatik ve bağ kuran yaklaşımlarını da bu işin içine katmak istiyorum. Böylece daha zengin, daha katmanlı bir tartışma yürütebiliriz.

Bu Söz Ne Zaman, Kim Tarafından Söylendi?

Bu meşhur söz, **Mustafa Kemal Atatürk** tarafından, **26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz** sonrasında, **30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi** zaferi üzerine söylenmiştir.

Konuşmanın tam tarihi ise **1 Eylül 1922**'dir. Yani Türk ordusu Dumlupınar’da zaferi kazanmış, düşman geri püskürtülmüştür. Atatürk, bu sözü, Türk milletinin sadece fiziki bir savaşı değil, aynı zamanda kendi kaderini değiştirme gücünü gösterdiğini vurgulamak için söylemiştir.

Ama mesele şu: O gün makus talih gerçekten yenilmiş miydi? Yoksa o sadece bir başlangıç mıydı?

Erkeklerin Bakış Açısıyla: Strateji ve Sonuçlar

Erkek forumdaşlarımın çoğu bu söze şöyle bakabilir:

“Evet, o dönem Türk ordusu müthiş bir stratejiyle savaşı kazandı. Düşman güçlerini şaşırtan taarruz planı, lojistik destek, moral üstünlük... Hepsi askeri olarak örnek teşkil eden detaylar.”

Haklılar. Savaşın planlamasında ve uygulanmasında büyük bir askeri zeka var. Başarı yalnızca silahla değil, zeka ve stratejiyle de kazanıldı.

Ama bugünkü erkek bakışıyla soruyorum:

**Bugün biz yine makus talihimizle savaşıyor muyuz? Yoksa günümüz düşmanları, cehalet, ayrışma, ekonomik bağımlılık mı?**

Strateji üretmek hâlâ bizim elimizde ama uygulamada neden zorlanıyoruz? Atatürk’ün “tam bağımsızlık” idealiyle bugün geldiğimiz nokta ne kadar örtüşüyor?

Kadınların Gözünden: Duygular, Bağlar ve Umut

Kadınlar ise bu sözü daha duygusal bir yerden okuyabilir.

“Milletin makus talihi” denince, yoksulluk, ezilmişlik, eğitimsizlik gibi konular kadınlar için daha görünür olur.

Kadın forumdaşlarım, bu sözün içinde gizli bir duygusal devrim olduğunu görebilir:

**Yenilmek kader değil. Ayağa kalkmak mümkün. Geleceğe umutla bakmak gerek.**

Ama burada da bir eleştiri getirilebilir:

Bugün kadınlar, bu makus talihi gerçekten yenmiş durumda mı?

Kırsalda hâlâ okula gönderilmeyen kız çocukları, çalışma hayatında yer bulamayan kadınlar, eşitsizlik…

Yani zafer sadece savaş alanında değil, sosyal alanda da kazanılmalıydı. Belki de eksik kalan zafer budur.

Sözün Bugünkü Anlamı: Gerçekten Yenebildik mi Talihimizi?

Tarihi bir başarıyı inkâr etmek mümkün değil. Ama bu başarıyı her 30 Ağustos’ta törenlerle anmak yetiyor mu?

Bu söz, hâlâ “canlı” mı, yoksa sadece anma günlerinde hatırlanan bir aforizmaya mı dönüştü?

Bazı gençler bu sözü duyduğunda “makus talih” ne demek bile bilmiyor. Çünkü tarih anlatımımız ezber üzerine kurulu. Oysa bu söz, bir dönüm noktasının hikâyesi. Ve her dönemde yeniden okunmalı.

Bugün makus talihimiz ekonomik kriz olabilir. Belki de eğitimdeki yetersizlik, toplumsal kutuplaşma veya göç meselesidir.

Yani düşman artık sınırın ötesinde değil, çoğu zaman içeride. Ve en tehlikelisi: fark edilmeden içimize sızıyor.

Forumda Sizi de Katmak İstiyorum: Ne Düşünüyorsunuz?

Birlikte tartışalım istiyorum. Sadece alkışlamak ya da romantize etmek değil, bu sözün bugünkü karşılığını hep birlikte irdeleyelim:

* Sizce milletin makus talihi gerçekten yenildi mi?

* Bu söz bugün tekrar söylense, hangi olay üzerine söylenirdi?

* Erkekler bu sözde daha çok “zafer”i mi görür, kadınlar “umut”u mu?

* Bu sözü bugünün gençliğine nasıl anlatabiliriz?

Sonuç Yerine: Tarihi Değil, Anlamı Taşımak

Bu söz sadece bir tarih notu değil. Bize, **kaderin değiştirilebilir** olduğunu öğreten bir yol haritası. Ama haritayı sadece duvara asmakla yetinirsek, o yolun sonunu hiçbir zaman göremeyiz.

Forumdaşlarım, sizden gelecek görüşler çok değerli. Çünkü farklı bakış açılarıyla, bu tür büyük sözleri tekrar canlandırabiliriz. Belki de hep birlikte, kendi “makus talih”lerimizi yeneceğimiz yeni cümleler kurabiliriz.

Söz sizde. 👇

Yorumlarınızı bekliyorum…
 
Üst