Ruhum
New member
- Katılım
- 11 Mar 2024
- Mesajlar
- 427
- Puanları
- 0
Merhaba forumdaşlar,
Bugün size biraz tebessüm ettirecek, biraz da düşündürecek bir konuyla geldim: “Gösteriş Budalası kimin eseri?” Evet, kulağa ciddi bir edebiyat sorusu gibi geliyor ama aslında içinde bolca mizah, toplumsal gözlem ve biraz da hepimizin günlük hayatından parçalar var. O yüzden bu başlığa girerken lütfen fazla ciddiyetinizi kapının önünde bırakın; burada kahkaha serbest, göz devirmeler bedava, “ben de buna çok güldüm” yorumları teşvik edilir.
Gösteriş Budalası: Kütüphanelerden Çıkıp Sokaklara İnen Bir Tip
Önce en basitinden başlayalım: “Gösteriş Budalası” aslında Fransız yazar **Molière**’in eseridir. Ama işin eğlenceli tarafı şu ki, Molière bunu 17. yüzyılda yazmış olsa da eserdeki tipler hâlâ aramızda dolaşıyor. Hatta bazılarının sosyal medyada “Benimle iş birliği için DM’den ulaşın” diye profillerini süslediğine yemin edebilirim.
Molière’in çizdiği karakter, aslında insanın “beğenilme” arzusunun biraz abartıya kaçmış hali. Bugün baktığımızda da bu tipleri tanımak çok kolay: yeni aldığı arabayı her açıdan fotoğraflayıp paylaşanlar, kahvesini bile estetik bir fonla paylaşmadan içemeyenler ya da sırf “trend” olsun diye ilgilenmediği bir konunun en büyük savunucusu kesilenler.
Erkeklerin Gösterişi: Çözüm Odaklı Stratejiler
Erkekler gösteriş yapacaksa genellikle “stratejik” bir plan kurarlar. Bir erkek, yeni aldığı telefonu göstermek için “Arkadaşlar şu uygulamada şöyle bir ayar var” diye cümleye girer. Aslında uygulama umrunda değildir, maksat “telefon yeni ve pahalı” mesajını vermektir.
Ya da arabasını parlatıp arkadaşlarını gezintiye çıkardığında asıl çözüm odaklı plan şudur: “Benzini siz alın, arabayı ben veriyorum.” İşte bu stratejik zekânın, gösterişle harmanlanmış halidir. Kadınlar ise bu planı hemen çözer ve “Canım senin amacın benzin değil, arabayı göstermek” diyerek noktayı koyar.
Kadınların Gösterişi: Empatiyle Harmanlanmış İlişkiler
Kadınlar gösteriş yaptığında işin içine empati, ilişki ve “biz” duygusu girer. Mesela yeni aldığı elbiseyi gösterecekse, sadece “Bakın ne kadar güzel” demez. Bunun yanında “Senin üzerine de çok yakışırdı” diyerek karşısındakini de oyuna dahil eder. Bu, gösterişin sosyalleşmiş versiyonudur.
Ya da tatilde çektiği fotoğrafı paylaşırken, yalnızca “Ben buradayım” demekle kalmaz, “Hep birlikte gitsek ne güzel olurdu” cümlesini de ekler. Yani kadınların gösterişi, çoğu zaman paylaşımcı bir kılığa bürünür. Erkeklerin “stratejik” yaklaşımlarıyla birleştiğinde ortaya tam bir toplumsal denge çıkar: erkekler bireysel vitrini açar, kadınlar vitrine topluluk havası katar.
Gösterişin Evrensel Versiyonu: Sosyal Medya Çağı
Şimdi düşünelim, Molière yaşasaydı ve Instagram hesabı olsaydı, eminim “Gösteriş Budalası” karakterini story’lerde, reels’lerde, belki de TikTok’ta bol bol işlerdi. Çünkü artık hepimiz biraz “gösteriş budalası” olduk.
Evde yaptığımız basit bir menemen bile “Şefin özel tarifi” etiketiyle paylaşılıyor. Koşuya çıktığımızda sadece spor yapmak yetmiyor, illa ki saatten “5 km koştum” ekran görüntüsü atılacak. Kitap okurken bile “rastgele bir sayfa” paylaşımı yapılmadan kitap kapağı kapanmıyor.
Kısacası, Molière’in 1600’lerde yazdığı bu eser, 2020’lerde sosyal medya sayesinde tam anlamıyla evrensel hale geldi.
Yerel Versiyonlar: Mahalle Gösterişleri
Sosyal medya dışında, bizdeki yerel “gösteriş budalalıklarını” da unutmamak lazım. Mesela düğünlerde konvoyun uzunluğu, altın takma seremonileri ya da davul-zurnanın sesi bile bir tür gösteriş unsuru haline geliyor.
Bir de misafirlik kültürümüz var. “O tepsideki baklava ev yapımı mı?” diye sorulduğunda alınan cevap genellikle şöyle olur: “Tabii ki ev yapımı, ama biliyorsun ben işin püf noktasını biliyorum.” İşte bu cümle, mahalle kültüründeki en saf, en doğal “gösteriş budalası” örneğidir.
Forumdaşlara Eğlenceli Sorular
Şimdi gelelim işin interaktif kısmına. Çünkü bu yazıyı tek başıma eğlenmek için yazmadım, hep beraber gülmek istiyorum:
* Sizin çevrenizdeki en unutulmaz “gösteriş budalası” hikâyesi nedir?
* Erkeklerin stratejik, kadınların empatik gösterişlerine siz hangi örnekleri verebilirsiniz?
* Hiç kendinizi “ya ben de bu hareketi yaptım, resmen Molière’in karakteri gibiyim” dediğiniz oldu mu?
Paylaşın ki, bu başlık tam bir “Gösteriş Budalası” şenliği olsun. Belki de hepimiz biraz farkında olmadan gösteriş yapıyoruz, ama en azından burada yaparsak kahkahaya dönüşür.
Sonuç: Hepimiz Azıcık Gösteriş Budalasıyız
“Gösteriş Budalası kimin eseri?” sorusunun cevabı teknik olarak Molière’dir. Ama işin eğlenceli kısmı şu ki, bu eserin gerçek yazarları aslında biziz. Çünkü her gün, küçük ya da büyük, sosyal medyada ya da mahallede, kendi “gösteriş budalası” hikâyelerimizi yazmaya devam ediyoruz.
Evet dostlar, lafı fazla uzatmayayım. Top sizde: kimde hangi hikâyeler var, hangi gözlemler sizi en çok güldürüyor? Yorumlarda buluşalım, biraz gülümseyelim, biraz da kendimizle tatlı tatlı dalga geçelim. Çünkü gösteriş budalası olmak kötü değil; farkında olmak, mizahla harmanlamak ve paylaşmak en güzeli.
Bugün size biraz tebessüm ettirecek, biraz da düşündürecek bir konuyla geldim: “Gösteriş Budalası kimin eseri?” Evet, kulağa ciddi bir edebiyat sorusu gibi geliyor ama aslında içinde bolca mizah, toplumsal gözlem ve biraz da hepimizin günlük hayatından parçalar var. O yüzden bu başlığa girerken lütfen fazla ciddiyetinizi kapının önünde bırakın; burada kahkaha serbest, göz devirmeler bedava, “ben de buna çok güldüm” yorumları teşvik edilir.
Gösteriş Budalası: Kütüphanelerden Çıkıp Sokaklara İnen Bir Tip
Önce en basitinden başlayalım: “Gösteriş Budalası” aslında Fransız yazar **Molière**’in eseridir. Ama işin eğlenceli tarafı şu ki, Molière bunu 17. yüzyılda yazmış olsa da eserdeki tipler hâlâ aramızda dolaşıyor. Hatta bazılarının sosyal medyada “Benimle iş birliği için DM’den ulaşın” diye profillerini süslediğine yemin edebilirim.
Molière’in çizdiği karakter, aslında insanın “beğenilme” arzusunun biraz abartıya kaçmış hali. Bugün baktığımızda da bu tipleri tanımak çok kolay: yeni aldığı arabayı her açıdan fotoğraflayıp paylaşanlar, kahvesini bile estetik bir fonla paylaşmadan içemeyenler ya da sırf “trend” olsun diye ilgilenmediği bir konunun en büyük savunucusu kesilenler.
Erkeklerin Gösterişi: Çözüm Odaklı Stratejiler
Erkekler gösteriş yapacaksa genellikle “stratejik” bir plan kurarlar. Bir erkek, yeni aldığı telefonu göstermek için “Arkadaşlar şu uygulamada şöyle bir ayar var” diye cümleye girer. Aslında uygulama umrunda değildir, maksat “telefon yeni ve pahalı” mesajını vermektir.
Ya da arabasını parlatıp arkadaşlarını gezintiye çıkardığında asıl çözüm odaklı plan şudur: “Benzini siz alın, arabayı ben veriyorum.” İşte bu stratejik zekânın, gösterişle harmanlanmış halidir. Kadınlar ise bu planı hemen çözer ve “Canım senin amacın benzin değil, arabayı göstermek” diyerek noktayı koyar.
Kadınların Gösterişi: Empatiyle Harmanlanmış İlişkiler
Kadınlar gösteriş yaptığında işin içine empati, ilişki ve “biz” duygusu girer. Mesela yeni aldığı elbiseyi gösterecekse, sadece “Bakın ne kadar güzel” demez. Bunun yanında “Senin üzerine de çok yakışırdı” diyerek karşısındakini de oyuna dahil eder. Bu, gösterişin sosyalleşmiş versiyonudur.
Ya da tatilde çektiği fotoğrafı paylaşırken, yalnızca “Ben buradayım” demekle kalmaz, “Hep birlikte gitsek ne güzel olurdu” cümlesini de ekler. Yani kadınların gösterişi, çoğu zaman paylaşımcı bir kılığa bürünür. Erkeklerin “stratejik” yaklaşımlarıyla birleştiğinde ortaya tam bir toplumsal denge çıkar: erkekler bireysel vitrini açar, kadınlar vitrine topluluk havası katar.
Gösterişin Evrensel Versiyonu: Sosyal Medya Çağı
Şimdi düşünelim, Molière yaşasaydı ve Instagram hesabı olsaydı, eminim “Gösteriş Budalası” karakterini story’lerde, reels’lerde, belki de TikTok’ta bol bol işlerdi. Çünkü artık hepimiz biraz “gösteriş budalası” olduk.
Evde yaptığımız basit bir menemen bile “Şefin özel tarifi” etiketiyle paylaşılıyor. Koşuya çıktığımızda sadece spor yapmak yetmiyor, illa ki saatten “5 km koştum” ekran görüntüsü atılacak. Kitap okurken bile “rastgele bir sayfa” paylaşımı yapılmadan kitap kapağı kapanmıyor.
Kısacası, Molière’in 1600’lerde yazdığı bu eser, 2020’lerde sosyal medya sayesinde tam anlamıyla evrensel hale geldi.
Yerel Versiyonlar: Mahalle Gösterişleri
Sosyal medya dışında, bizdeki yerel “gösteriş budalalıklarını” da unutmamak lazım. Mesela düğünlerde konvoyun uzunluğu, altın takma seremonileri ya da davul-zurnanın sesi bile bir tür gösteriş unsuru haline geliyor.
Bir de misafirlik kültürümüz var. “O tepsideki baklava ev yapımı mı?” diye sorulduğunda alınan cevap genellikle şöyle olur: “Tabii ki ev yapımı, ama biliyorsun ben işin püf noktasını biliyorum.” İşte bu cümle, mahalle kültüründeki en saf, en doğal “gösteriş budalası” örneğidir.
Forumdaşlara Eğlenceli Sorular
Şimdi gelelim işin interaktif kısmına. Çünkü bu yazıyı tek başıma eğlenmek için yazmadım, hep beraber gülmek istiyorum:
* Sizin çevrenizdeki en unutulmaz “gösteriş budalası” hikâyesi nedir?
* Erkeklerin stratejik, kadınların empatik gösterişlerine siz hangi örnekleri verebilirsiniz?
* Hiç kendinizi “ya ben de bu hareketi yaptım, resmen Molière’in karakteri gibiyim” dediğiniz oldu mu?
Paylaşın ki, bu başlık tam bir “Gösteriş Budalası” şenliği olsun. Belki de hepimiz biraz farkında olmadan gösteriş yapıyoruz, ama en azından burada yaparsak kahkahaya dönüşür.
Sonuç: Hepimiz Azıcık Gösteriş Budalasıyız
“Gösteriş Budalası kimin eseri?” sorusunun cevabı teknik olarak Molière’dir. Ama işin eğlenceli kısmı şu ki, bu eserin gerçek yazarları aslında biziz. Çünkü her gün, küçük ya da büyük, sosyal medyada ya da mahallede, kendi “gösteriş budalası” hikâyelerimizi yazmaya devam ediyoruz.
Evet dostlar, lafı fazla uzatmayayım. Top sizde: kimde hangi hikâyeler var, hangi gözlemler sizi en çok güldürüyor? Yorumlarda buluşalım, biraz gülümseyelim, biraz da kendimizle tatlı tatlı dalga geçelim. Çünkü gösteriş budalası olmak kötü değil; farkında olmak, mizahla harmanlamak ve paylaşmak en güzeli.